top of page
Ara

🇮🇹 Milano Gezi Rehberi + Seyahat Günlüğü: Moda, Sanat ve Lezzet Dolu 4 Gün

  • Yazarın fotoğrafı: arzu a. ergin
    arzu a. ergin
  • 16 Eyl 2016
  • 17 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 22 Mar


🧭 Milano Mini Rehberi


Milano’da gezilecek yerler, tadılacak lezzetler ve alışveriş rotası arıyorsan doğru yerdesin.


📍 Milano Gezi Rehberi - Gezilecek Yerler

Duomo di Milano: Gotik mimarisiyle Milano’nun kalbi. Mutlaka çatısına çıkın.

Galleria Vittorio Emanuele II: Alışveriş, fotoğraf ve kahve için ideal.

Brera Bölgesi: Arnavut kaldırımları, sanat galerileri ve atölyeler.

Navigli Kanalları: Akşamüstü yürüyüş ve aperitivo için en romantik yer.

Sforzesco Kalesi & Parco Sempione: Tarih ve doğa bir arada.


🍝 Milano Gezi Rehberi - Milano’da Ne Yenir?

Risotto alla Milanese: Safranlı, kremsi risotto

Osso Buco: Kemikli dana incik, yanında gremolata ile

Cotoletta alla Milanese: İnce panelenmiş dana eti

Cannoli ve Tiramisu tatlısı

• İdeal restoranlar: Il Solferino, Trattoria Milanese, Osteria Brunello


🛍️ Milano Gezi Rehberi - Alışveriş İçin Nereler?

Quadrilatero della Moda (Via Monte Napoleone çevresi): Lüks markalar

Brera Butikleri: Daha özgün ve sanat ruhu taşıyan parçalar

Rinascente: Duomo yanında büyük alışveriş merkezi


📸 En İyi Fotoğraf Noktaları

• Duomo’nun çatısı

• Galleria’nın kubbesi

• Navigli köprüleri

• Brera sokak araları



📍 Milano Gezi Rehberi yazımızda bu bölümle Milano’ya dair pratik bilgileri edindin. Şimdi gel, bu şehri adım adım nasıl yaşadığımızı, içimizde nasıl izler bıraktığını keşfet! 👇


📌 Milano hakkında gezilecek yerler, tarihi eserler, müzeler, alışveriş noktaları, vb bir seyahat rehberi arıyorsan ya da genel bilgilerle Milano’ya göz atmak istersen:


📝 Milano: Modanın, Sanatın ve Lezzetin Başkenti



Milano, baştan aşağı stil kokan, sanata doyuran ve her köşesi tarihle yoğrulmuş büyüleyici bir şehir. Gotik şaheseri Duomo di Milano’nun ihtişamından Navigli’nin bohem akşamlarına, Como ve Lugano göllerinin huzurundan dünyaca ünlü alışveriş cennetlerine kadar dolu dolu bir gezi bizi bekliyordu. Eşimle birlikte Milano’yu adım adım keşfettiğimiz bu 4 günü, en ince detaylarıyla sizlerle paylaşıyorum.

Duomo Meydanı Milano

1. Gün: Milano’nun Kalbi – Duomo, Galleria Vittorio Emanuele II ve Navigli


Milano’ya varır varmaz, Malpensa Express treni ile Milano Centrale İstasyonu’na ulaştık. Hızlı ve konforlu bir yolculuktu; otelimizi özellikle metro güzergahında ve Duomo Meydanı’na 15 dakikalık yürüyüş mesafesinde seçmiştik. Böylece tüm şehri rahatça gezebilecektik.


Duomo di Milano: Gotik Mimarinin Zirvesi


İlk durağımız tabii ki Milano’nun simgesi, Avrupa’nın en büyük üçüncü katedrali olan Duomo di Milano oldu. Daha meydanın ucundan göründüğünde bile insanı etkileyen bu yapı, tam 600 yıl süren bir inşaat sürecinden geçmiş ve Gotik mimarinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Meydana yaklaştıkça, detayların ihtişamı gözümüzü kamaştırmaya başladı. Duomo’nun dış cephesi, sanki devasa bir dantel gibi oyulmuş mermerlerle kaplı. 135 kule ve 3.400’den fazla heykelin süslediği bu yapının her bir detayı başka bir hikâye anlatıyor. Özellikle en tepesinde yer alan altın kaplı Madonna heykeli (Madonnina), şehrin en ikonik simgelerinden biri.

Sabahın erken saatlerinde buraya gelmek en doğru karardı. Çünkü saat ilerledikçe hem meydan hem de katedral içi çok kalabalık oluyor. Geniş, yüksek tavanlı iç mekâna adım attığımızda, katedralin mistik havası bizi büyüledi. İçeriye girer girmez devasa vitray pencereler, zarif sütunlar ve Gotik detaylarla süslenmiş dev kubbe dikkatimizi çekti.


Duomo’nun içinde dikkat çeken bazı önemli noktalar şunlardı:

Renkli Vitray Pencereler: 15. yüzyıldan kalma bu devasa pencereler, Milano’da yapılmış en eski sanat eserlerinden biri. Güneş ışığı içeri vurdukça, iç mekânda renkli bir gölge dansı oluşuyordu.

San Bartolomeo Heykeli: Derisi yüzülmüş haliyle tasvir edilen bu heykel, Michelangelo dönemine yakın bir zamanda yapılmış ve oldukça etkileyici bir sanat eseri.

Yer Altı Mezarı: Duomo’nun alt kısmında, Milano’nun ilk başpiskoposu olan San Carlo Borromeo’nun kalıntıları bulunuyor. Alt kısımdaki tarihi atmosfer, bambaşka bir dünyaya açılıyormuş hissi veriyor.


Duomo Terasları: Milano’yu Zirveden İzlemek

Katedral içini detaylıca gezdikten sonra, önceden rezervasyon yaptırdığımız için sıra beklemeden Duomo’nun terasına çıktık. Bu, Milano seyahatinin en unutulmaz anlarından biriydi!

Teraslara çıkarken iki seçeneğiniz var: Asansörle çıkmak ya da yaklaşık 250 basamaklı bir merdiveni tırmanmak. Biz, manzaranın keyfini daha uzun süre yaşamak için merdivenleri tercih ettik. Yol boyunca, Gotik kulelerin iç detaylarını yakından görmek ve şehrin simgesi haline gelen mermer süslemeleri keşfetmek inanılmazdı.

Teraslara çıktığımızda, Milano’nun panoramik manzarası ayaklarımızın altına serildi. Buradan hem şehrin modern siluetini hem de tarihi yapılarını bir arada görmek mümkün. Özellikle gün batımına yakın saatlerde buraya gelmek harika bir deneyim olabilirdi, ama sabah saatlerinde kalabalık olmadan bu huzuru yaşamak da ayrı bir keyifti.


Galleria Vittorio Emanuele II: Tarihi Bir Alışveriş Tapınağı

Duomo’dan ayrıldıktan sonra, hemen yanındaki Galleria Vittorio Emanuele II’ye yöneldik. Cam tavanı, zarif kemerleri ve mozaikleriyle burası sadece bir alışveriş yeri değil, adeta bir sanat galerisi!

1877’de tamamlanan bu galeri, “Milano’nun oturma odası” olarak biliniyor. İçeride Gucci, Prada, Louis Vuitton gibi lüks markaların mağazaları var. Ancak burada dolaşmanın en büyük keyfi insanları izlemek ve tarihi atmosferin tadını çıkarmak.

Galeri’nin ortasındaki mozaik boğa figürü, ilginç bir geleneğe sahip. Rivayete göre, bu figürün üzerine topukla basıp üç kez dönerseniz, Milano’ya tekrar geleceğinize inanılıyor. Biz de bu ritüeli yerine getirdik!


Öğle Yemeği Sokak Lezzetleri; Spontini’de Pizza Deneyimi

Spontini’yi özel kılan şey, tipik Napoli pizzalarından farklı olarak, kalın, yumuşak ve bol peynirli dilim pizzalar sunması.


 Spontini’de Pizza Deneyimi:

✔ Kalın ve bol mozzarella’lı pizzaları gerçekten efsane! Üzerindeki domates sosu hafif ekşi ve dengeli bir tat sunuyor.

✔ Kenarları hafif çıtır, altı ise karamelize olmuş, yağlı ama inanılmaz lezzetli.

✔ Menü oldukça sade: Margherita, Prosciutto veya klasik peynirli pizza seçenekleri var.

✔ Dilimler büyük ve doyurucu, tek bir dilim bile yetebiliyor ama biz lezzetine doyamayıp ikinci dilimi de söyledik!

✔ Yoğun bir yer olduğundan bazen sıra beklemek gerekebiliyor ama hızlı servisleri sayesinde çok uzun sürmüyor.

Biz pizzalarımızı sipariş ettikten sonra sıcak sıcak, peynirleri hala uzayan o muhteşem Spontini lezzetini tattık.

Spontini’de yediğimiz pizza, Milano’daki en keyifli öğünlerimizden biri oldu. Eğer Milano’yu ziyaret ediyorsanız, bu efsanevi lezzeti kaçırmamanız gerekiyor!


Ardından Ferrari Flagship Store: Hız, Tutku ve İtalyan Şıklığı

Milano’da lüksün ve modanın adreslerinden biri olan Ferrari Flagship Store, otomobil tutkunlarının ve markaya hayran olan herkesin mutlaka uğraması gereken noktalardan biri. Duomo Meydanı’nın hemen yakınında, Galleria Vittorio Emanuele II’ye birkaç adım mesafede bulunan bu mağaza, Ferrari ruhunu tam anlamıyla yaşatan bir atmosfer sunuyor.


Mağazaya İlk Adım: Formula 1 Rüyası Başlıyor!

Kapıdan içeri girer girmez Ferrari’nin kırmızı ihtişamı sizi içine çekiyor. Mağaza, modern ve şık bir tasarıma sahip, tam anlamıyla bir lüks showroom gibi hissettiriyor. Ferrari’nin efsanevi Formula 1 geçmişine saygı duruşunda bulunan ikonik yarış arabalarının minyatürleri, kasklar, direksiyon simülasyonları ve özel koleksiyonlar içeride sergileniyor.

✔ Orijinal Ferrari Yarış Takımı Kıyafetleri: F1 pilotlarının giydiği ceketler, formalar ve aksesuarlar burada satışta.

✔ Sınırlı Üretim Ferrari Ürünleri: Koleksiyonluk saatler, çantalar, spor kıyafetleri ve deri aksesuarlar.

✔ Çocuklara Özel Ferrari Koleksiyonu: Minik yarış severler için oyuncak arabalar, kıyafetler ve Formula 1 temalı aksesuarlar.


Ferrari Simülatörü: Gerçek Bir Yarış Deneyimi!

Mağazanın en eğlenceli kısımlarından biri Ferrari sürüş simülatörü! Burada gerçek bir yarış pilotu gibi Formula 1 pistlerinde yarışabilir, direksiyon başında hızın ve adrenalinin keyfini çıkarabilirsiniz.

Simülatör Detayları:

✔ Gerçek bir yarış kokpiti deneyimi

✔ Farklı pist seçenekleriyle tam bir sürüş keyfi

✔ Yüksek çözünürlüklü ekranlarla ultra gerçekçi görüntü

Burada kendimizi kısa süreliğine de olsa Ferrari’nin yarış takımının bir parçası gibi hissettik! 

Ferrari Koleksiyonundan Hatıra Almak

Mağazada gezerken bir hatıra almadan çıkmak neredeyse imkânsız! En popüler ürünlerden bazıları:

✔ Ferrari logolu şapkalar ve tişörtler 

✔ Minyatür Formula 1 arabaları ve model setleri

✔ Kırmızı deri cüzdanlar ve çantalar

Biz de mağazadan F1 araba modeli alarak, bu efsanevi markayı yanımızda taşımanın keyfini çıkardık. (Not 1 Euro yaklaşık 3 TL gibiydi)

Sonuç: Ferrari Tutkusunu Milano’da Yaşayın!

✔ Formula 1 ve Ferrari tutkunuysanız, burası tam size göre.

✔ Lüks İtalyan tasarımını ve hız kültürünü bir arada sunan eşsiz bir mağaza.

✔ Bir Ferrari simülatörü deneyimi ile gerçek bir yarış pilotu gibi hissedin.

Eğer Milano’ya gelirseniz ve biraz hız, tutku ve İtalyan zarafetiyle dolu bir an yaşamak istiyorsanız, Ferrari Flagship Store’a uğramadan dönmeyin!


Gezmet acıkmak demekse Milano’da öyle çok seçeneğiniz var ki, biri de Luini

Luini’de Panzerotti Yemeden Milano’dan Dönmek Olmaz!


Milano’da hızlı, lezzetli ve yerel bir atıştırmalık arıyorsanız, Luini Panzerotti tam size göre! 1949’dan beri hizmet veren bu küçük ama ünlü dükkân, şehrin en ikonik lezzet duraklarından biri. Biz de buraya uğramadan Milano’yu terk etmenin büyük bir hata olacağını bildiğimiz için, Duomo’nun hemen yakınında yer alan bu mekâna doğru yöneldik.

Panzerotti Nedir?

✔ İtalyan usulü bir hamur işi, özellikle Güney İtalya’nın Puglia bölgesinden çıkmış bir lezzet.

✔ İçi peynir, domates sosu ve bazen jambon veya sebzelerle dolu, dışı ise kızartılmış veya fırınlanmış nefis bir hamur.

✔ Bir çeşit kapalı pizza gibi ama daha yumuşak ve lezzetli bir dokuya sahip!


Luini’de Panzerotti Deneyimi

Günün hangi saatinde giderseniz gidin, burada genellikle bir kuyruk oluyor! Ama merak etmeyin, servis hızlı ilerliyor ve beklediğinize fazlasıyla değiyor.

Biz sıraya girdikten kısa bir süre sonra içeriye girdik ve klasik mozzarella ve domatesli panzerotti sipariş ettik. Hamurun dışı altın sarısı ve çıtır çıtır, içi ise erimiş mozzarella peyniri ve hafif ekşi, mükemmel kıvamda bir domates sosuyla doluydu. İlk ısırıkta bile sıcacık peynirin uzaması ve hafif kıtır dış yüzeyin yumuşak iç dolgusuyla dengelenmesi inanılmaz bir tat deneyimi yaşattı.

✔ Kızartılmış versiyon daha çıtır çıtır ve yağlı bir tat sunarken,

✔ Fırınlanmış versiyon ise daha hafif ve ekmek gibi oluyor.

Biz tercihimizi klasik kızartılmış olandan yana kullandık ve tam anlamıyla bayıldık!

Luini’de Denenmesi Gerekenler:

✔ Mozzarella & Domatesli Klasik Panzerotti (Olmazsa olmaz!)

✔ Ricotta ve Ispanaklı Panzerotti (Hafif ama lezzetli bir alternatif)

✔ Nutellalı Panzerotti (Tatlı severler için mükemmel bir kapanış!)

Milano’da yürürken bir şeyler atıştırmak istiyorsanız ya da hızlı ama lezzetli, yerel bir deneyim yaşamak istiyorsanız, Luini’ye kesinlikle uğramalısınız! 


Akşam: Navigli’de Romantik Bir Yürüyüş ve Şarap Keyfi

Akşamüstü saatlerinde Navigli’ye doğru yola çıktık. Milano’nun kanallar bölgesi olan bu bölge, Venedik’i andıran bir atmosfere sahip deseler de bizce acayip bir Cihangir havası vardı. Özellikle cafelerin ambiyansı sizi Cihangirde hissettirecektir. Burada şirin kafeler, vintage dükkânlar ve sanat galerileri var. Akşamları bu bölge, gençlerin ve sanatseverlerin buluşma noktası haline geliyor. Sokak sanatçıları gitar çalıyor, insanlar dışarıda oturup şarap ve aperitivo keyfi yapıyordu.Binaların renkli cephesi, tarihi taş köprüler ve suyun üzerindeki yansımalar burayı tam bir kartpostal güzelliğine büründürüyordu.

Akşam yemeği için Navigli’de bir trattoria seçtik ve yerel şarap eşliğinde risotto alla Milanese (safranlı risotto) ve pizza sipariş ettik. Göl kıyısında hafif bir esinti, hoş sohbet ve lezzetli yemeklerle günü tamamlamak mükemmel bir kapanış oldu.


Milano’da İlk Günümüzün Özeti:

✔Duomo di Milano’nun gotik ihtişamı karşısında büyülendik.

✔Terrazze del Duomo’ya çıkarak Milano’yu tepeden izledik.

✔Galleria Vittorio Emanuele II’de alışveriş ve kahve keyfi yaptık.

✔Spontini’de Pizza yedik.

✔Ferrari Store’u gezdik

✔Luini’de panzerotti yedik.

✔Navigli’de keyifli bir akşam geçirdik.


2. Gün: Milano’da Alışveriş Cenneti ve Şehir Turu


İkinci günümüzü alışveriş, moda ve futbolun başkenti Milano’ya yakışır şekilde planladık. Sabah erkenden kalkıp, günü Serravalle Designer Outlet’te alışverişle başlattık, akşamüstü ise şehre dönüp hop-on hop-off turuyla Milano’nun diğer büyüleyici noktalarını keşfettik.


Sabah: Serravalle Designer Outlet – Milano’dan Lüks Alışverişin Kalbine


Serravalle Designer Outlet, Milano’ya yaklaşık 1 saatlik mesafede, Avrupa’nın en büyük outlet alışveriş merkezlerinden biri. Biz buraya gitmek için önceden ayarladığımız günlük tur otobüsüne sabah erkenden bindik. Milano’da bu turlar oldukça yaygın ve şehirden Serravalle’ye gitmenin en kolay yolu. Özel araç kiralamadan, konforlu bir yolculukla alışveriş cennetine ulaşmak için mükemmel bir seçenek!

Serravalle’ye vardığımızda, bizi kocaman bir açık hava alışveriş köyü karşıladı. Buradaki mağazalar sadece bir outlet merkezi gibi değil, lüks bir kasaba havasında, taş kaldırımları, geniş sokakları ve güzel mimarisiyle dolaşırken keyif alınan bir yer. Gucci, Prada, Burberry, Versace, Armani gibi ünlü İtalyan markalarının %30-%70 indirimli ürünlerini bulmak mümkün.

Serravalle’de alışveriş ipuçları:

✔ Öncelikle alışveriş yapacağınız markaları belirleyin, yoksa zaman su gibi akıp geçiyor!

✔ Turistlere özel ek indirim kartları almak için bilgi merkezine uğrayın.

✔ Öğle yemeği için büyük markaların yanındaki restoranları tercih edin, genellikle daha az kalabalık oluyor.

✔ Öğleden sonra daha fazla indirim bulabilirsiniz, ancak popüler ürünler sabah erkenden tükenebilir.

Biz de burada birkaç saatimizi geçirip, modanın kalbinde uygun fiyatlarla alışveriş yapmanın keyfini çıkardık. Küçük bir kahve molası verip, ardından Milano’ya dönüş için otobüsümüze bindik.


Öğleden Sonra: Milano’ya Dönüş ve Hop-On Hop-Off ile Şehir Turu


Milano’ya döndükten sonra şehir turuna kaldığımız yerden devam etmek için hop-on hop-off otobüsünü tercih ettik. Bu otobüsler, Milano’nun en önemli turistik noktalarını kolayca gezmek için harika bir seçenek. Şehri yürüyerek keşfetmek tabii ki en güzel yol ama kısa sürede farklı noktalara ulaşmak ve şehrin geniş bir perspektifini görmek için hop-on hop-off oldukça pratik.

Otobüse binip ilk durağımız Casa Milan oldu.


Casa Milan – Efsanevi Bir Kulübün Merkezi

Milano denince akla ilk gelenlerden biri de futbol! AC Milan’ın efsane stadı San Siro’ya gitmeden önce, takımın resmi müzesi Casa Milan’ı ziyaret ettik.

Casa Milan’da neler var?

✔ AC Milan’ın tarihine dair tüm detaylar

✔ Ünlü futbolcuların formaları, ödülleri, kupalar

✔ Etkileyici hologram ve multimedya gösterileri

Eğer futbol tutkunuysanız burası tam bir mabed! Hatta hediyelik eşya dükkanından AC Milan forması veya hatıra ürünleri almak da mümkün.


San Siro Stadyumu – Efsane Stadyuma Göz Atmak

Casa Milan’ı gezdikten sonra hop-on hop-off otobüsle San Siro Stadyumu’na doğru ilerledik. Stadyuma içeriden bir tur düzenlemedik ama dışarıdan görmek bile yeterince etkileyiciydi. 110 yıldan fazla bir geçmişi olan, AC Milan ve Inter Milan’ın maçlarına ev sahipliği yapan bu devasa stadyum, futbol tarihinin en ikonik mekanlarından biri.

Stadyumun çevresinde yürüyüp birkaç fotoğraf çektikten sonra şehir turumuza devam ettik.


Akşam: Brera ve Navigli’de Şehrin Ruhunu Hissetmek


Hop-on hop-off turuyla Brera semtine geldik. Brera, Milano’nun en sanatsal ve bohem bölgelerinden biri. Sanat galerileri, butik dükkanlar, küçük meydanlar ve sıcak atmosferiyle bu bölgeyi çok sevdik. Burada şarap içmek ve bir kadeh Aperol Spritz yudumlamak tam bir Milano klasiği!

Yine otobüsle Navigli bölgesine geri dönerek günü harika bir akşam yemeğiyle sonlandırdık. Dün gece keşfettiğimiz sokakların ve kanalların büyüsü bu sefer farklı bir restoranda deneyimlenmeliydi.


Akşam Yemeği: II Carpaccio Milano – Yerel Lezzetler


Milano’da harika bir akşam yemeği için Ristorante II Carpaccio Milano’yu tercih ettik. Önceden rezervasyon yaptırmıştık, çünkü burası oldukça popüler.

Menüden öne çıkanlar:

✔ Risotto alla Milanese: Safranlı risotto, Milano mutfağının en ünlü yemeklerinden biri!

✔ Osso Buco: Kemikli dana inciği, kırmızı şarap sosuyla harika bir uyum içinde.

✔ Tiramisu: İtalya’da tiramisu yemeden olmaz!

 

Yemeğin ardından Navigli’de kısa bir yürüyüş yaparak günü noktaladık. Kanalların ışıklarla dans ettiği, sokak sanatçılarının müzikle geceye eşlik ettiği bu harika atmosfer, Milano’ya aşık olmamız için yeterliydi.


2. Gün Sonunda Milano’ya Daha Çok Bağlandık!


Bugünün en unutulmaz anları:

✔ Serravalle Designer Outlet’te lüks alışverişin keyfi

✔ Casa Milan’da futbol tarihine yolculuk

✔ San Siro Stadyumu’nu görmek

✔ Brera’da sanatı ve bohem ruhu hissetmek

✔ Navigli’de romantik bir akşam yemeği

Bu gün boyunca hem alışveriş tutkusunu doyasıya yaşadık, hem de şehrin tarihi, futbol kültürü ve gece hayatını derinlemesine keşfettik. 


Milano Sokaklari

3. Gün: Como Gölü’nün Masalsı Güzelliği ve Milano’nun Zarif Yüzü


Milano’da geçirdiğimiz harika iki günün ardından, üçüncü günümüzü şehrin biraz dışına çıkarak doğayla iç içe, huzurlu ve büyüleyici bir rota ile değerlendirmeye karar verdik: Como Gölü. Milano’nun hareketli ve dinamik yapısından biraz uzaklaşıp, göz alıcı doğası, tarihi villaları ve romantik manzaralarıyla ünlü Como Gölü’nde unutulmaz bir gün geçirmek için sabah erkenden yola çıktık.


Sabah: Milano’dan Como Gölü’ne Yolculuk


Como Gölü’ne ulaşmak için en pratik ve rahat yol tren. Milano’dan Como’ya Merkez İstasyonu’ndan (Milano Centrale) direkt tren seferleri var ve yaklaşık 40-50 dakika süren keyifli bir yolculukla Como’nun büyülü dünyasına adım attık.

Tren yolculuğu sırasında cam kenarına oturup manzaranın keyfini çıkardık. Şehirden uzaklaştıkça yeşillikler içinde küçük kasabalar, kıvrımlı yollar ve uzaklarda gözüken dağ manzaraları bize günü ne kadar doğru planladığımızı hissettirdi.


Como Şehri ve Göl Kenarında Sabah Keyfi


Tren istasyonundan çıkar çıkmaz Como şehri, göl kıyısına uzanan harika bir yürüyüş rotasıyla bizi karşıladı. Öncelikle Como’nun meşhur tarihi meydanı Piazza Cavour’a yürüdük. Burada göl manzaralı bir kafede oturup kahvaltı yapmaya karar verdik.


Kahvaltı durağımız: Bar Il Mocch

Tavsiyemiz:

✔ Taze kruvasan ve espresso

✔ İtalyan kahvaltısı denemek isteyenler için cornetto ve cappuccino

Manzaraya karşı yapılan bu kahvaltıdan sonra göl kıyısında yavaş yavaş yürüyerek Como’nun tadını çıkarmaya başladık. Gölün turkuaz rengi, kuğuların sakin hareketleri ve tarihi villaların etkileyici mimarisiyle burası tam anlamıyla kartpostallık bir yer.


Villa Olmo: Como’nun Tarihi Şaheseri

Göl kenarında yürüyüşümüzü biraz daha ileri taşıyarak, Como’nun en ünlü tarihi yapılarından biri olan Villa Olmo’ya ulaştık.

✔ Neoklasik tarzdaki bu ihtişamlı villa, 18. yüzyıldan kalma ve zamanında krallar ve aristokratlar tarafından kullanılmış.

✔ Muhteşem bahçeleri, göl manzarası ve tarihi iç tasarımı ile Como’nun en özel noktalarından biri.

✔ Villa içini gezmek ücretsiz, ancak sergi ve etkinlikleri takip etmekte fayda var.

Villanın önündeki bahçede biraz oturup manzaranın tadını çıkardıktan sonra Como’nun bir diğer harika deneyimi olan funikülerle tepeye çıkmaya karar verdik.


Brunate Tepesi: Como’ya Yukarıdan Bakış

Como Gölü’nü yukarıdan izlemek için en güzel noktalardan biri Brunate Tepesi. Buraya çıkmak için eğimli raylı sistem olan funiküleri kullandık.


Como-Brunate Funiküleri:

✔ Yaklaşık 7 dakikada yukarı çıkıyor.

✔ Muhteşem panoramik bir manzara sunuyor.

✔ Tepeye vardığınızda şehri ve gölü tepeden izleyebileceğiniz restoranlar, yürüyüş yolları ve manzara noktaları var.

Burada bol bol fotoğraf çektik ve gölün mavi sularını, yeşil doğayı ve Como’nun şirin kasabalarını kuş bakışı izleyerek büyülendik.


Öğle Yemeği: Como’nun Meşhur Göl Lezzetleri

Brunate Tepesi’ndeki manzara keyfinden sonra öğle yemeği için tekrar aşağı indik ve göl kıyısında geleneksel bir restoran seçtik.


Öğle Yemeği: Ristorante La Darsena


Menü Tavsiyeleri:

✔ Risotto al Pesce Persico: Como Gölü’ne özgü balık risottosu

✔ Polenta Taragna: Mısır unundan yapılan yöresel bir lezzet

✔ Taze ev yapımı makarnalar

Bu restoranın hem harika bir manzarası hem de Como mutfağına özgü muhteşem tatları var. Yerel bir şarap eşliğinde yemeğimizi yedik ve göl manzarasına doyamadık.


Öğleden Sonra: Bellagio Kasabası – Como’nun İncisi


Como’ya gelmişken gölün en ikonik kasabalarından biri olan Bellagio’yu görmeden dönmek olmaz! Öğle yemeğinden sonra göl üzerindeki feribotlarla yaklaşık 1 saatlik keyifli bir yolculukla Bellagio’ya geçtik.

✔ Renkli ve taş sokaklarıyla ünlü bu şirin kasaba, gölün en güzel manzaralarına sahip.

✔ Küçük butikler, el yapımı hediyelikçiler ve şirin kafelerle dolu.

✔ Dar merdivenli sokaklarda yürüyerek her köşesini keşfetmek mümkün.

Bellagio’da biraz gezindikten sonra göl kenarında oturup dondurma keyfi yaptık. İtalya’nın en iyi dondurmacılarından biri olan Gelateria del Borgo’dan çikolatalı ve fıstıklı dondurmamızı alıp, göl kenarında huzurlu bir mola verdik.


Akşam: Milano’ya Dönüş ve Şehirde Keyifli Saatler


Akşamüstü tekrar feribotla Como’ya dönüp, trenle Milano’ya hareket ettik. Milano’ya vardığımızda yorgun ama mutluyduk. Dönüşte, Milano’nun sanat ve tarih kokan mahallesi Brera Bölgesi’ne uğradık. Dar sokakları, sanat galerileri ve butik mağazalarıyla burası tam bir sanatsever cenneti! Burada keyifli bir yürüyüş yapıp, sokak kafelerinden birinde İtalyan tatlıları denedik.


Akşam Yemeği: Milano’da Muhteşem Local bir Lezzet


Milano’daki 3.gecemizde yerel bir restoranda harika bir akşam yemeği yemek istedik ve tercihimizi Ristorante da Oscar’dan yana kullandık. Önceden rezervasyon yapmak gerekiyor, yoksa yer bulmak imkansız, biz bir ilk gün yer bulamayınca hemen rezervasyon yaptık mutlaka gitmelisiniz, tam bir İtalyan restoranı, yemek yiyenlerin tamamına yakını da yerel halktandı.

Yemeğin ardından Duomo Meydanı’nda kısa bir yürüyüş yaparak gecenin La Scala Opera Evi’ne devam ediyoruz. Akşam için Milano’nun en ünlü noktalarından biri olan La Scala Opera Evi’ne biletimizi önceden almıştık. Bu tarihi salonda bir opera izlemek, Milano deneyimini taçlandıran bir an oldu.

Milano’ya gelip de dünyanın en prestijli opera evlerinden biri olan Teatro alla Scala’yı görmeden gitmek olmazdı! Bu yüzden gezi programımıza önceden bilet alarak bir akşamı La Scala Opera Evi’ne ayırdık.


Milano La Scala Opera Evi

Giriş ve İlk İzlenimler

Opera binasına yaklaştığımızda, dış cephesi oldukça sade bir yapı gibi görünse de içeri adım attığımız anda tam anlamıyla büyülendik.

✔ Tavanlar altın süslemelerle bezeli, her detay zarafetle işlenmişti.

✔ Kırmızı kadife koltuklar, kristal avizeler ve loş ışıklandırma, bizi zamanda yolculuğa çıkardı.

✔ Tarih kokan bir atmosfer ve sanatseverlerin heyecanı salonda hissediliyordu.

İçeri girer girmez kendimizi, bir zamanlar Verdi’nin, Puccini’nin, Maria Callas’ın ve Pavarotti’nin sahne aldığı büyülü bir dünyada bulduk.


La Scala’nın Tarihçesi

🏛 La Scala, 1778 yılında açılmış ve o zamandan beri Avrupa’nın en önemli opera sahnelerinden biri olmuştur.

🎼 İlk açıldığında, ünlü besteci Antonio Salieri’nin “L’Europa riconosciuta” operasıyla perdelerini açmıştı.

🎻 Giuseppe Verdi ve Gioachino Rossini gibi ünlü bestecilerin eserleri burada sahnelenmiş, dünyaca ünlü sanatçılar burada kariyerlerinin en büyük başarılarını kazanmıştır.

Bu tarihi binada, kültür ve sanatın yüzyıllardır yaşadığı hissi gerçekten içimize kadar hissettik.

Gösteri ve Sahne Büyüsü

O gece La Scala’da ünlü bir İtalyan operası sahneleniyordu. Sahne tasarımı, kostümler, orkestra ve sanatçıların performansı gerçekten kusursuzdu.

Gösteride bizi etkileyen detaylar:

✔ Orkestranın mükemmel uyumu ve akustiğin inanılmaz kalitesi.

✔ Sanatçıların güçlü vokalleri ve sahne performansları.

✔ Dekorların özenle hazırlanmış olması ve sahne değişimlerinin bile bir sanat eseri gibi olması.

Salonun her yerinde izleyiciler nefeslerini tutarak performansı izliyordu ve final sahnesinde tüm salon coşkulu alkışlarla yankılandı.

La Scala Müzesi: Sahne Arkasına Bir Bakış

Operadan önce, zamanımız olduğu için La Scala Müzesi’ne kısa bir tur yaptık.

✔ Burada ünlü sanatçılara ait kostümler, eski opera afişleri ve Verdi’nin piyanosu gibi pek çok tarihi eser sergileniyor.

✔ Eski opera bestelerinin orijinal notalarını ve sahne tasarımlarını görmek büyüleyiciydi.

✔ Müze turunda, opera dünyasının sahne arkasındaki büyüsüne de şahit olduk.


Geceyi Tamamlamak: La Scala Çıkışı Galleria Vittorio Emanuele II’de Keyif

Opera bitiminde, gecenin büyüsüne kapılmış bir şekilde dışarı çıktık. La Scala’nın hemen yanında yer alan Galleria Vittorio Emanuele II’ye doğru yürüdük.

✔ Burada ünlü bir kafede birer bardak şarap içerek, La Scala’daki muhteşem geceyi sindirdik.

✔ Galleria’nın zarif ışıklandırması ve gece atmosferi, Milano’da son gecemizi unutulmaz kıldı.

Unutulmaz La Scala Deneyimi

La Scala’da bir akşam geçirmek, Milano’nun kültürel ve sanatsal ruhunu gerçekten yaşamak demek.

Operanın etkileyici atmosferi, zarif salonu ve sanat dolu büyüsü, gezi boyunca yaşadığımız en unutulmaz deneyimlerden biri oldu.

Eğer Milano’ya yolunuz düşerse, kesinlikle La Scala’da bir gösteri izlemek için önceden bilet almanızı öneririm.

Burası sadece bir opera evi değil; burası, sanatın ve tarihin buluştuğu, hayalleri gerçeğe dönüştüren bir mabed.


Duomo Meydanı’nda Gece Büyüsü

✔ Gündüz görebildiğimiz Duomo Katedrali, gece ışıklandırmalar altında bir başka büyüleyici görünüyordu.

✔ Galleria Vittorio Emanuele II’nin cam tavanlı yapısı akşam ışıklarında daha da etkileyiciydi.

✔ Sokak sanatçıları, hareketli kalabalık ve Milano’nun gece enerjisi mükemmeldi.

✔ Yerel bir restoran deneyimi muhteşemdi.

✔ La Scala’da Opera izlemek olağanüstü bir deneyimdi, mimari şahaneydi.


3. Günün Unutulmaz Anları

✔ Como Gölü’nün masalsı atmosferi

✔ Brunate Tepesi’nden büyüleyici manzaralar

✔ Bellagio’da renkli sokaklarda kaybolmak

✔ Duomo Meydanı’nda gece büyüsüne kapılmak

✔ Yerel bir restoran deneyimi yaşamak

✔La Scala’da Opera izlemek

Bugün, Milano’nun sadece moda ve alışverişten ibaret olmadığını, doğayla iç içe ne kadar harika bir kaçış noktası sunduğunu da keşfetmiş olduk. 


4. Gün: İsviçre’nin Sakin Güzelliği Lugano Gölü ve Alışveriş Cenneti Foxtown


Milano’da geçirdiğimiz harika üç günün ardından, dördüncü günümüzü farklı bir ülkeye kısa bir kaçamak yaparak değerlendirmeye karar verdik. Sabah erken saatlerde yola çıkıp, İsviçre’nin incisi Lugano Gölü’nü keşfetmek ve ardından ünlü Foxtown Outlet’te alışveriş yapmak için trenle yola koyulduk. Günün sonunda Milano’ya dönerek, son akşamımızı şehrin büyüleyici atmosferiyle tamamlamayı planladık.


Sabah: Milano’dan Lugano Gölü’ne Yolculuk


Lugano, Milano’ya oldukça yakın ve ulaşımı da oldukça kolay. Milano Merkez İstasyonu’ndan (Milano Centrale) trenle yaklaşık 1 saatlik keyifli bir yolculukla İsviçre’nin bu şirin şehrine ulaştık.

Tren yolculuğu boyunca cam kenarından Alpler’in uzaktan görünen zirvelerine, yemyeşil vadilere ve küçük kasabalara bakarak büyülendik. İsviçre’ye adım atar atmaz fark edilen düzen, temizlik ve doğanın mükemmel uyumu, bizi bu gezinin harika geçeceğine daha baştan ikna etti.


Lugano Gölü: Sessiz ve Huzurlu Bir Cennet


Lugano’ya vardığımızda istasyondan çıkıp doğrudan göl kenarına yürüdük. İlk adımda bile Milano’nun hareketli ve enerjik atmosferinden tamamen farklı bir havayla karşılaştık.


Lugano Gölü’nün büyüleyici güzelliği:

✔ Turkuaz sular, yemyeşil dağlarla çevrili ve tam anlamıyla bir kartpostal görüntüsü sunuyor.

✔ Sessiz, huzurlu ve oldukça zarif bir şehir.

✔ İsviçre mimarisinin etkileyici örnekleri göl çevresinde sıralanıyor.

Yürüyüşe, Parco Ciani’den başladık. Burası, Lugano’nun en güzel parklarından biri ve doğayla iç içe keyifli bir yürüyüş için mükemmel bir yer. Gölün hemen kıyısında, çiçeklerle süslenmiş yolları ve huzurlu atmosferiyle burada yürüyüş yapmak gerçekten çok keyifliydi.


Lugano’nun Şirin Sokaklarında Bir Kahve Molası

Gölde yürüyüş yaptıktan sonra Lugano’nun tarihi merkezine yöneldik. Burada renkli, şirin İsviçre evleri, küçük butikler ve kafelerle dolu taş sokaklar bizi karşıladı.

Kahve molası için durağımız: Grand Café al Porto

✔ İsviçre’nin en ünlü kahvelerinden biri olan Café Crème denedik.

✔ Yanına meşhur İsviçre çikolatalarından aldık.

✔ Kafenin nostaljik atmosferi bizi zamanda bir yolculuğa çıkardı.

Lugano’da zamanın nasıl geçtiğini anlamadan, bu şirin şehirde kayboldukça kaybolduk. Tarih, doğa ve huzur içinde geçen bu saatler gerçekten unutulmazdı.


Öğle Yemeği: Lugano’da Yerel Bir Lezzet Deneyimi

Öğle yemeği için İsviçre ve İtalyan mutfağının harmanlandığı geleneksel bir restoranda oturduk.


Öğle Yemeği: Ristorante La Cucina di Alice

Tavsiyeler:

✔ Fondue: İsviçre’nin en klasik lezzetlerinden biri!

✔ Risotto Ticinese: Yerel şarap ile yapılan özel bir risotto.

✔ İsviçre çikolatalı tatlılar: Tatlı menüsünden seçim yapmak gerçekten zordu!

Buradaki yemeklerin lezzeti, göl manzarası eşliğinde yediğimiz öğle yemeğini daha da unutulmaz kıldı.


Öğleden Sonra: Foxtown Outlet’te Alışveriş Cenneti

Lugano’daki keyifli saatlerimizin ardından alışveriş severler için cennetten bir köşe olan Foxtown Outlet’e gitme zamanı gelmişti!

Lugano’dan kısa bir tren yolculuğu ile İsviçre-İtalya sınırında bulunan Mendrisio kasabasına ulaştık.

Foxtown Outlet, İsviçre’nin en büyük ve en popüler outlet alışveriş merkezlerinden biri.


Foxtown Outlet’te dikkat çeken noktalar:

✔ Çok uygun fiyatlar: Özellikle bizim gittiğimiz dönemde İsviçre Frangı kuru bu kadar yüksek değildi, bu yüzden oldukça avantajlı alışveriş yapabildik.

✔ Dünyaca ünlü markalar: Gucci, Prada, Burberry, Dolce & Gabbana, Versace, Michael Kors, Hugo Boss ve daha birçok markayı inanılmaz indirimlerle almak mümkün.

✔ Vergi iadesi (Tax-Free Shopping): Avrupa Birliği vatandaşı olmayanlar için tax-free avantajı da var.

Burada birkaç saatimizi geçirip harika alışveriş fırsatlarını değerlendirdikten sonra yeniden Milano’ya dönmek üzere trenle yola çıktık.


👠 Via Monte Napoleone – Şıklığın Nabzı Burada Atıyor


Milano denince akla moda gelmemesi imkânsız. Ve modanın kalbi de tam olarak Via Monte Napoleone’de atıyor. Foxtown'dan dönüşte rotamızı Quadrilatero della Moda’nın kalbine, bu ünlü caddeye çevirdik. Sadece vitrinleri izlemek bile bir moda dergisi karıştırmak gibi… Prada, Gucci, Valentino, Dolce & Gabbana gibi markaların tarihi binaların içinde konumlandığı bu sokak; zarafetle adeta yürümeyi öğretiyor insana.


Caddede yürürken, sadece alışveriş yapmaya değil, izlemeye gelen insanlar da vardı. Pencereden dışarı bakan şık giyimli İtalyanlar, ellerinde kahvesiyle alışveriş yapan zarif kadınlar, vitrin düzenlemelerine hayran kalan turistler… Burada alışveriş yapmak başka bir seviyede. Ama aslında sadece bu atmosferi yaşamak bile yeterli. Bir ara biz de küçük bir mağazaya girdik. Satıcı kadının gülümsemesi, parfüm kokusu, loş ışıkta parlayan raflar… Sanki bir defilenin kulisindeymişiz gibi hissettik. Ve evet, oradan çıkarken küçük ama özel bir şey almadan edemedik. Çünkü bu sokaktan elleriniz boş ayrılmak, Milano’ya saygısızlık gibi hissettiriyor.


Akşam: Milano’da Son Akşamımız – Duomo Meydanı’nda Büyüleyici Bir Final

Milano’ya döner dönmez, son akşamımızı şehrin en ikonik noktasında geçirmeye karar verdik: Duomo Meydanı.

✔ Gündüzden tamamen farklı bir atmosfer vardı; katedralin ışıklandırılmış hali büyüleyiciydi.

✔ Galleria Vittorio Emanuele II, akşam ışıklarıyla daha da etkileyici görünüyordu.

✔ Sokak sanatçıları, canlı müzik ve şehrin gece enerjisi gerçekten muhteşemdi.


Akşam Yemeği: Milano’ya Veda – Makarna ve Pizza Keyfi

Milano’daki son akşam yemeğimizi, özenle seçilmiş şık bir İtalyan restoranında yiyerek tamamlamak istedik. Tercihimizi, şehrin şık restoranlarından birinden yana kullandık.


Menü Tavsiyeleri:

✔ Trüflü Risotto: Safranlı Milano klasiği ama trüf eklenmiş versiyonu çok daha lezzetliydi.

✔ Napoletana Pizza: Tam kıvamında pişmiş, ince hamurlu harika bir lezzet.

✔ Tiramisu: En güzel veda, muhteşem bir tatlı ile olur!

Bu keyifli yemeğin ardından, son bir kez Duomo Meydanı’nda yürüyüş yapıp Milano’nun gece manzarasına veda ettik. Ardından otele geçip eşyalarımızı alarak havalimanına doğru yola çıktık.


4. Günün Unutulmaz Anları

✔ Lugano Gölü’nün kartpostallık manzarasında huzur dolu bir sabah

✔ Foxtown Outlet’te avantajlı alışveriş keyfi

✔ Duomo Meydanı’nda akşam büyüsü ve ışıklandırılmış katedralin etkileyici görüntüsü

✔ Milano’nun en iyi makarna ve pizzalarından birini deneyerek muhteşem bir final

Milano gezimiz büyüleyici tarihi yapıları, muhteşem yemekleri, harika doğası ve alışveriş fırsatlarıyla dolu dolu geçti. Bu şehir, her köşesinde farklı bir hikaye anlatıyor ve her seferinde tekrar gelmek için bir sebep sunuyor.


Via Monte Napoleone Milano

Milano’ya gelmeden önce çok farklı yorumlar geldi, çok sevenler olduğu gibi hiç sevmeyenler de oldukça çoktu. Ben gezdim gördüm ve şehri çok sevdim. Hem tarihi yapısı hem de şehir yapısı ile iç içe olmasını da çok sevdim. Daha sonrasında birkaç kez daha ziyaret ettim, İsviçre ve büyük İtalya turumuzda da yine Milano’yu ziyaret ettik. Geldikçe sevdik sevdikçe geldik.


💬 Senin Milano Hikâyen Nasıl Olurdu?


Bu yazıda senin favorin hangisi oldu? Yorumlarda buluşalım!

📲 Instagram’da daha fazla kare için: @gezigunceleri

📬 Yeni yazılardan ilk sen haberdar olmak istersen → Bültenimize katıl

 

 

 
 
 

Comments


bottom of page